-
1 woolgathering dalgin, akli bir karis havada
dalginlik, akli baska yerde olmaEnglish to Turkish dictionary > woolgathering dalgin, akli bir karis havada
-
2 где-либо
-
3 где то
bir yerde -
4 somewhere
bir yerde -
5 где-то
где́-то здесь — buralarda bir yerde
где́-то в лесу́ — ormanın içinde bir yerlerde
••где́-то и он до́лжен уступи́ть — bir noktada o da taviz vermeli
-
6 таçта
bir yere, bir yerde, bir yer -
7 somewhere
bir yere; bir yerde; bir yer -
8 ενδημώ
(bir şey bir yerde) adet olmak -
9 будь-де
bir-de-bir yerde -
10 as it were
bir yerde, bir bakima -
11 old-timer
(bir iste, bir yerde) eski olan kimse; yasli adam -
12 sort of
bir yerde, bir bakima -
13 ergens
bir yerde adv -
14 ενδιατρίβω
(bir yerde) kalmak -
15 непосидючий
bir yerde oturmağan, tınmağan; qurtlu -
16 steckenbleiben
bir yerde saplanıp kalmakyolda kalmak -
17 occupant
bir yerde oturan kimse, sakin; isgal eden kimse, kiraci; mal sahibi -
18 occupier
bir yerde oturan kimse, sakin -
19 sedentariness
bir yerde yerlesmislik, yerlesiklik -
20 somewhere
adv. bir yerde, bir yere, herhangi bir yerde* * *bir yerde* * *adverb ((American someplace) (in or to) some place not known or not named: They live somewhere in London; I won't be at home tonight - I'm going somewhere for dinner.) bir yerde/yere
См. также в других словарях:
ateşle barut bir yerde durmaz — biri kız, biri erkek iki kişinin bir yerde yalnız başlarına kalmalarının sakıncalı olduğunu anlatmak için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklı bir yerde olmak — bir iş yaparken başka bir şey düşünmek Aklı hep evde, Gülsüm deydi. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluğu (bir yerde) almak — bir yere hemen gitmek veya sığınmak Ben, Falih in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal in yanında almıştım. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir araya gelmek — bir yerde toplanmak, buluşmak Hep böyle bir araya gelip gülüp eğlenebilseler! N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini bir yerde bulmak — farkında olmadan bir yere ulaşmış olmak Hacı Arif Efendi bu kıyametin içinde yarım saat boşluktan sonra kendini bir bostanın içinde buldu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir çöplükte iki horoz ötmez — bir yerde iki kişi baş olmaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir abam var atarım, nerede olsam yatarım — tek başına bulunan kimsenin istediği yerde barınıp rahat edebileceğini anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak — dikkati bir yerde toplanmak Masalarda oturan kadınların en ufak bir harekette gözleri kapıdaydı. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir dudağı yerde bir dudağı gökte — masallardaki dev gibi korkunç ve çirkin … Çağatay Osmanlı Sözlük
alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır — insan kendi durumuna göre bir yaşam tarzı benimsemeli, arkadaşlarını da ona göre seçmelidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük